Plaj Voleybolu – Geçmiş Zaman Olur Ki – 3
Merhaba sevgili voleybol severler,
Kısacık bir bayram arası sonrası kaldığımız yerden devam ediyoruz. Bu vesile ile herkesin bayramını geçmiş de olsa kutlamak isterim.
…
1991 yılına geldiğimizde artık pek çok belediye, kendi bölgesinde bu güzel ve yeni sporu görmek istiyordu.
O sene tatlı bir heyecanımız daha vardı, kızımız Hazal aramıza katılacaktı.
İlk olarak, Haziran ayında geleneksel Seferihisar turnuvası, peşinden Uluslararası Florya Güneş Plajı ve Şile Turnuvaları.
Canip‘in Tatil Köyünde yine çok eğlendik.
Ben artık iyice sunucu olmuştum, etraftan kulağıma övgü dolu sözler geliyordu. Bu da beni daha da motive ediyordu.
Turnuva bitene kadar, her gün birbirimizi havuza atma olayı resmen bir yarışmaya dönmüştü. Ne zaman, nereden, kimlerin saldırısına uğrayacağınızı bilmeden bir anda kendini havuzda bulabiliyordun.
Artık kimse havuzun kenarında yürümüyordu.
Turnuva bitti herkes valizlerini arabalara yerleştirdi, şıkım şıkım dolanıp, iyi yolculuklar temennileri yapıyorlar.
Bu arada bizim sevgili Gülnur Görgün gayet güzel giyinmiş, arkadaşlarla vedalaşırken , bir yandan da Kenan Bengü’ ye laf atıyor. ‘Heyo, ne haber, turnuva bitti beni bir kere bile havuza atamadınız’ diye.
Sen misin bunu diyen! Bir anda herkes Gülnur ‘u yakalayıp karga tulumba kıyafetleriyle hooop, havuza.
Florya turnuvası tam bir Şöhretler Karmasıydı.
Semih Oktay, Sedat Yavuz, Aziz Kalaoğlu, Derya Balaban.
Bütün eski şöhretler kuma çıktı ama onlar plaj voleybolunu pek sevmedi.
Aziz ağabey, ‘Bu ne çocuklar, siz bizden vaz geçtiniz galiba, güneş bir yandan, kum bir yandan, bu iş bize göre değil ‘’ diyerek turnuvaya çok büyük renk kattılar.
Onlar Türk Voleybolunun çok önemli değerleri. Hepimiz onları örnek alarak, büyüdük. Maçlar, büyük bir hızla devam ediyor ve benim en büyük taraftarım, sevgili eşim Pınar , karnı burnunda bizleri izliyor. Şemsiye altında, yanında buz kovası, içinde soğuk su ve meyveler günlerden 21 Temmuz 1991. Ertesi sabah soluğu hastanede aldık ve 22 Temmuz akşam üzeri Hazal’ımız aramıza katıldı.
Şile bizi çok sıcak karşıladı.
Dünya-Metin
Kenan -Ediz
Gürsel -Cahit
Şenol -Galip
Volkan-Aykut
Cem-Hakan Özkan
Vefa-Hakan Hanikoğlu
Gökhan-Cengizhan
gibi pek çok voleybolcu, plaja dahil olmuştu.
Bu arada, plaj voleybolunun 2 kişilik performansı, salondaki voleybolun defans ve blok becerisine müthiş bir katkısı olmuştu.
Ben işimi çok sevmiştim, her maçı aynı heyecanla anlatıyordum. Tanımadığım çocuklar denk geliyordu bazen, sadece isimlerini öğrendiğim, onları da sahadaki performansları ile değerlendirip, onore ediyordum.
Bunlardan bir tanesi de Şile turnuvasında 20 yaşında bir genç olan , şimdilerde TVF nin bütün organizasyonlarını başarı ile yürüten Oğuz Değirmenci’dir.
Benim ilk deneyimimi yaptığım, Demirköy Tatil Sitesinde 2. Organizasyonumuzu yaptık. Artık oynayacağım diye tutturmuyordum.
O sene erkeklerde, Cem Akyol – Hakan Özkan ikilisi şampiyon olurken, kızlarda da Özlem Özçelik – Çiğdem Can şampiyon olmuştu.
O sene ilk kez uygulanan King of the Beach ve Quin of the Beach . Plajın kralı ve Kraliçesi ödülünü Hakan Özkan ve Çiğdem Can kazandı. Onları buradan bir kez daha kutluyorum.
Turnuvanın ana sponsoru Quicksilver beni çok sevmiş Dünya Baltacıoğlu’na demiş ki; ’İlker beye bir jest yapmak istiyoruz, gitsin Ataköy mağazamızdan istediğini alsın’
Nasıl yani?
Bu arada yanlış anlamayın bu işi 27 sene yaptıysam ilk 10 sene hiç ücret almadan yaptım! (Gerçi para hiç birimizin aklına gelmiyordu)
Çok keyif alıyordum ve çok iyi otellerde bedava tatil yapıyorduk Allah var!
Quicksilver mağazasında bizi kapılarda karşıladılar. ‘Dükkan sizin’ diyorlar.
Hay Allah, öyle zor ki.
Dünya’ yı aradım, ‘Abicim, ne istersen al ne demek, ayıp yahu! Bana bir limit belirleyin ona göre alayım’ dedim.
Dünya dedi ki ‘Oğlum dükkanı götürecek halin yok ya, 1000-2000 TL al bir şeyler.’
Tamam şimdi oldu. O oranda gerçekten çok güzel kıyafetler aldık.
Çok teşekkürler Quicksilver!
Genel Yayın Yönetmeninin Notu: Eh be İlker abi, yıllar sonra reklamını yaptırdın bize markanın. Dünya abi de hayatta! Eh bize de alt-üst limitli bir teklif gelir artık!!!
GÜLNUR GÖRGÜN’ÜN CEVAP HAKKI AŞAĞIDADIR:
Sevgili İlker Çeteci öyle kendim istemiş gibi altı okka havuza atılmadım ben! 😀Temiz tertemiz giyinmiş tam yola çıkma anında hain Kenan Bengü ve işbirlikçileri tarafından kıyafetlerle her tür yalvarma ve söylenmelerime rağmen havuzun dibini boyladım. Sonrası zaten çorap söküğü gibi geldi.
🤣🤣🤣 Herkes bir biri ardına itildi, atıldı. Ama hiç kuşkusuz en yaratıcı olanı Ruh Hakan yani Hakan Özkan’ın Bülent Bıkmaz’ın bavuluyla suya atlamasıydı… 😂
Ve elbette ki etrafta şaşkın ördek misali bakışan Alman turistler ve Canip’in acı dolu çaresiz ifadesi 🤓🤓
#kahramanımızyücelaslan 4 Şubat 2014 Salı Akşam Postası Saat: 18.20
…..
Efenimm 1990 yıllarının başı falan.. O zamanlar beachvolley falan yok ülkemizde. Hatırladığım ilklerden biri; Dünya’nın girişimiyle bizimkilerin İtalya’da katıldığı 3 kişilik bir turnuva var Metin Görgün Kenan Bengü ve Dünya Baltacıoğlu’nun basketbol Antrenörü Hakan Yavuz’un o yıllarda yeni aldığı Renault 12 ile İtalya’da bir turnuvaya gidişleri.. Hakan Yavuz’un rolü: Beachvolley antrenörü + araba sahibi kıvamında idi …
Sonrasındaki yıllarda cümbür cemaat olarak Altınyurtlu Canip’in Teos’ta işlettiği Neptün Tatil Köyündeki turnuvalar.. Amam aman kimler yok ki.. Duyan gelmiş. Kimler yok ki! Kenan Bengü, Nurdan Bengü, Cem Akyol, Sibel Kiraz, Saygun Keskin, Tülin Keskin (Tütü), Metin Görgün, Ben, Dünya Baltacıoğlu, Ayşegül Baltacıoğlu, Bülent Bıkmaz, Ali Peçen, Hakan Özkan (Ruh), Yücel Aslan, Hamiyet Demiroğlu, İlker Çeteci, Pınar Çeteci, Bülent (Lando), Arzu, Selim, Ahmet Gülüm, Vicky Miteko Gulum, Nuray Sıdkı Uyar, Yalçın Akyeli, İlhan, Atay Doğu…. daha değişken olarak kimler kimler.. Orada havuzda, çimlerde; çocuklar doğdu, büyüdü, şimdi kocaman oldular, üniversiteler bitti, askere gittiler, nişanlandılar, hatta evlendiler bile bazıları….
Sene de en az bir bazen de bir kaç kez… hem söylenir hem de giderdik.. Ama ne eğlenirdik koloniler olarak.. Söylenirdik çünkü; Alman Turistler saat 19.00 dedimi ellerinde tabaklarla sıraya girerlerdi açık büfenin başında.. Sonradan gelirsen herşey tuz ve buz misali pirahanalarca silip süpürülürdü.. Biz gibi yamyam takımını doyurabilene aşkolsun.. Ancak birinci gün sonunda uyandık.. Saat 19.00’da hepimiz tüm patlangaçlar hazırdık tabaklar ellerimizde.. Sonrasını mı? Turistler varsın düşünsün.. Ama yine de söyledirdi tüm ekip Canip’e .. O da hiç aldırmazdı,gülüp geçerdi..espri ile..
Beachvolley oynardı, ama hep kazanan takımda olur ya da kazanan takımda olmak için her türlü çamurluğu yapardı.. Eeee saha ve top O’nun hakkıdır.. Ammma hakkından gelecek ne çok çene var İlker Çeteci zaten adı üstünde,Metin ondan aşağı değil,Saygun o da sıkıdır valla…
Bir sürü dalga geçmelerle gün voleybol dolu geçerdi.. Tadına doyulmaz bir tatil yaşanırdı…
Ben o yıllarda öğretmenim… Pazartesi iş başı ya…Bir an önce yola çıkmalı. Pazar günü saat 14.00 civarı receptiondayız.. Topladık bavulu,koyduk bagaja,duşumuzu aldık,giyindik yola çıkmaya hazırız. Arda Bengü 2 yaşlarında falan sivil vaziyette,etrafı ile ilgilenmeden öyle sere serpe uzanmış koltuk üstünde.. Gülüşüyoruz Kenan falan
-Bu adam ya artiz,ya tiyatrocu olacak.. Baksana şu pozlara (Eh pek te yanılmamışız..Ha kamera arkası,ha kamera önü)
-Daha erken.Ne diye gidiyorsunuz? Erken geç meç lafları dolaşıyor millette..
Ben gayet güzel açıklıyorum
-Yarın okul zamanı sabah erken kalkacağım. Gece olmadan gidelim. Malum Metin yollarda çift görmeden,uyumadan vakitlice gidelim gibi bilmiş bilmiş konuşurken..
Bir de baktım ki elebaşı Kenan olmak üzere.. Beni alt okka tuttular kolumdan bacağımdan götürüyorlar.. güle oynaya havuza doğru..
Yalvarıyorum,yakarıyorum ı ıhh.. Kızıyorum söyleniyorum ı ıhhh..
-Tüm giysilerim arabada.. Suya atarsanız tekrar giyin soyun vakit kaybı olur.. Ne olur yapmayın derken….
Birrr … İkiii … Üçççç saydılar…
Veee Canip’in o çok değerli havuzuna elbise ve ayakkabılarla attılar.. Elbise omuza çıktı haliyle… Kıs kısss hepsi karşıma geçmiş gülüyorlar.. Elebaşı Kenan, diğer yanında da Ruh Hakan..
Sonra bu gülenlerden birileri daha tokyo terlik t-shirtle falan havuza itildi ama hatırlamıyorum kim kimdi?
Öyle sinirlenip öfkelenmiştim ki anlatamam.. Sayıp duruyorum hepsine.. (Ben de ne sayarım ya…hiii)
Az sonra havuza o karambolde Ruh tarafından itilen Bülent Bıkmaz gitmiş odaya ve Ruh Hakan’ın elbiselerini giymiş ve geldi bir güzel atladı havuza.. Gülmekten kopuyoruz.. Ama en büyük bombayı durdu durdu Ruh patlattı.. Elinde bir bavulla geldi… Bavul Bülent Bıkmaz’ın bavulu.. İçi ise giysileri ile dolu… İntikam, intikam zamanı ya sen git Bülent’in varsa yoksa tüm eşyalarını doldur bavuluna.. Ve al gel havuz başına…
Ben bir tek Ruh Hakan’ın Bülent Bıkmaz’a seslendiğini anımsıyorum…
-Bülenttt diye..
Ve sonra da havuza elinde bavul ile cup girişini..
Canip’in suratı mı? Etraftaki turistlerin şaşkın bakışları mı? Havuzun içinde serbest stilde yüzen ayakkabı ve iç çamaşırlar mı?
Heee heeee ne günler ama ne günler…
Hikaye geldi işte bekleyenlere duyurulur…
Fotoları da koydum mu tam bir foto roman olur..
Azz sonra..
Hepinize iyi günler…
Sevgilerr
Gülnur